20 Nisan 2024 Cumartesi

Devrimci Yön

Latin Amerika’daki en ölümcül 10 CIA müdahalesi

Latin Amerika’daki en ölümcül 10 CIA müdahalesi
29 Ağustos
00:00 2018

 

 

CIA, 26 Temmuz 1947 yılından bu yana Arjantin'den Zaire'ye dünyanın her yerinde yüzlerce suikast, askeri darbe ve isyanda rol oynadı.

 

“Özgürlük şampiyonluğuna” rağmen CIA'nin gerçek amacı doğası gereği her zaman emperyalizm olmuştur. İran'da petrol, Guatemala'da muz biçiminde olsa da ABD içişlerine karıştığı her ülkede maddi bir çıkar gözetmiştir.

 

CIA, hedeflerine ulaşmak için etkili, entelektüel ve karizmatik şahsiyetleri işe koşar. Teşkilat ayrıca tehditlere, kaçırmaya, işkenceye ve suikastlara başvurur. Şiddeti, kaosu ve silahlı isyanı kışkırtır ve temel gıda maddelerinde ve diğer zaruri ihtiyaçlarda kıtlık yaratmak suretiyle halk için ekonomik kaos ve felakete yol açar.

 

Bu türden pek çok örnekteki CIA rolü, belgelenmiş kanıtlar ile aktif ve sabık ajanlarından sızan enformasyonla ifşa edilmiştir.

 

 

1. 1954, Guatemala

 

ABD destekli Jorge Ubico diktatörlüğü halk ayaklanmasıyla 1944'te devrildi. Ubico, halkı abartısızca köleleştirmiş olan United Fruit firmasının gerçek bir uşağı olarak hizmet veriyordu. Resmi güçler, köylüleri ve yerlileri topraklarından sürerek kendi çiftliklerinde çalışmaya zorladılar ve önlerine sadece kırıntı attılar. İtaatsizliğe cesaret edenler Amerikan tarım şirketi (United Fruit) için çalışan polis tarafından vahşi bir şekilde cezalandırıldı.

 

Ayaklanmanın zaferi ülkeye 10 yıllık bir barış getirdi ve bunun zirvesi toprak reformu peşindeki Jacoba Arbenz'in 1951'de seçimleri kazanmasıydı.

 

CIA 1954 yılında PBSUCCES kod adlı operasyonu başlattı. Ülkenin başkenti Guetemala City Amerikan savaş uçakları tarafından bombalandı. Genç Ernesto “Che” Guevara o esnada oradaydı ve işgale doğrudan tanık oldu.

 

Guetemala, darbeden sonraki onlarca yıl boyunca bir dizi askeri idareci elinde vahşi isyan bastırmalarına tanık oldu. 200.000 kişi öldü, bunların çoğu güvenlik güçleri tarafından katledilen köylülerdi.

 

 

2. 1959, Haiti

 

Haiti, Birleşik Devletler için Dominik Cumhuriyeti ve Küba kadar stratejiktir. Bununla birlikte Haiti'deki hikaye farklıdır. Francois Duvalier 1959'da, yani CIA yardımıyla iktidara geldikten iki sene sonra, diktatörlük idaresi karşısında halkta doğan hoşnutsuzluğa cevap olarak “Macoute” adlı, kendine bağlı yerel bir milis gücü oluşturdu. 1961 yılına gelindiğinde Macoute iki kat büyüyerek resmi ordu seviyesine geldi. Gizli polisten daha fazlasıydı ve Amerikan destekli diktatörlere karşı çıkanları terörize etmeyi sürdürdü.

 

Duvalier'in oğlu, CIA destekli halefi Jean-Claude 1971'de babasının yerine geçti ve baskıcı idareyi sürdürdü. Uluslararası Af Örgütüne göre başkanlığı sırasında “1986 yılına kadar hapishaneler ve işkence merkezleri yüzlerce kurbanın canına mal oldu. Gelişigüzel tutuklamalar, işkenceler, gözaltında ölümler, kaçırılma hadiseleri ve politik cinayetler düzenli olarak rapor edilmiştir.”

 

 

3. 1964'te Brezilya'da

 

1960'ların başı Brezilya için inanılmaz dönüşüm yıllarıydı. Başkan Joao Goulart yetişkin okuryazarlığını artırmayı, merkezleri dışarda olan çok uluslu şirketlerin kâr transferlerini vergi düzenlemeleriyle kontrol etmeyi ve halka toprak dağıtmayı hedefleyen “Temel Reformlar” planını uygulamaya başladı.

 

1964'te Goulart bir darbeyle devrildi. Lincoln Gordon, ABD elçisi olarak darbe esnasında Goulart hükümeti karşısındaki muhalefeti desteklemede büyük rol oynadı. 27 Mart 1964 tarihinde Amerikan hükümetine gizli bir mesaj göndererek Humberto Castello Branco darbesinin “gizlice silah, benzin ve petrol yollanarak desteklenmesini” istedi.

 

 

4. Uruguay, 1969

 

1960'larda devrimci hareketler tüm Latin Amerika'yı sarmıştı. ABD, Güney Amerika ulusu içinden etkili sosyalist liderlerin çıktığını görüyordu. “Tupamaros” olarak bilinen devrimci şehir gerillası grubu bunlardan biriydi. Jose “Pepe” Mujica ve karısı Lucia Topolansky da örgütün parçasıydı. Washington elde ettikleri etki ve güçten korktuğundan bunları ortadan kaldırmaya kafayı takmıştı.

 

Nelson Rockefeller, Başkan Richard Nixon ile 1969'da bölgedeki Yanki karşıtı havayı doğrudan gözlemlemek için yaptığı bir Latin Amerika turunda Uruguay'a uğramıştı. Washington'a döndüğünde yetkililere acil bir şeyler yapma uyarısında bulundu.

 

Onlar da Dan Mitrione'yi yollamakta gecikmediler. Mitrione, 1969'da USAID perdesi altında faaliyet yürüten Kamu Güvenliği Ofisini (OPS) idare etmek için Uruguay'a gitti. OPS uzun yıllar boyunca eğitip silah sağlayarak yerel polise destek sundu. Mitrione'nin işkenceyi rutine bağlayan kişi olduğu belirtiliyor.  Kendi sözlerine başvurursak: “Arzulanan etki için muayyen miktarda, belli bir türde ve doğru yerde işkence.”

 

1971'de Juan Maria Bordaberry, Colorada Partisinden başkan seçildi. 1973 Haziranında CIA desteğiyle bir darbeye öncülük etti ve tekrar ordu tarafından devrileceği 1976 yılına dek iktidarda kaldı. Bordaberry ve Condor (Akbaba) Operasyonu eliyle yüzlerce kişi öldürüldü, işkenceden geçirilip hapsedildi, kaçırıldı ve kaybedildi.

 

 

5. Bolivya, 1971

 

Che Guevara, Bolivya'da oligarşi karşıtı bir gerilla savaşı yürütürken 1967'de katledildi. Devrimci liderin CIA destekli bir operasyonla öldürülmesi uluslararası sonuçlar doğurdu.

 

Öte yandan 1970 yılında da General Juan Jose Torres iktidara geldi ve işçiler ve yoksullar lehinde reformlara imza attı. Umut, Bolivya'ya geri dönmüştü. Torres, iktidarının üstünden bir yıldan daha az bir süre geçmişken Komutanlar Cuntasının önderliğindeki kanlı bir darbeyle devrildi. Sivil ve askeri kitlesel direnişe rağmen ordu güçleri acımasız bir şekilde, vahşetle cevap verdiler. Banzer, sonraki yedi yıl boyunca Condor Operasyonu çerçevesinde ve CIA desteğiyle tüm muhalifleri susturarak ülkeyi yönetti.

 

6. 1973, Şili

 

Şili'de CIA farklı taktikler kullandı fakat sonuçlar aynıydı. Teşkilat, Şili hükümeti karşısında bugünlerde Venezüella'da yaptıklarına benzeyen bir karalama kampanyası yürüttü. Sosyalist başkan Salvador Allende'yi şeytanileştirmek için ulusal ve uluslararası medya kullanıldı.

 

Özellikle Allende'nin doğal kaynakları millileştirme kararı almasından sonra, CIA ve sağ kanat güçler tehdit, işkence, hapis, kaçırma, suikastlar ve kıtlık yaratma yoluyla Şili'de istikrarsızlık doğurmaya çabaladılar. 11 Eylül 1973'te General Augusto Pinochet, kendisine gereken tüm silahları ve zırhlı araçları sağlayan CIA'nın desteğiyle orduyu başkanlık sarayı üzerine sürdü.

 

Savaş uçakları sarayı bombaladılar. Allende, ölmeden önce halka şunları söylemişi:

 

“Vazgeçmeyeceğim! Bu tarihsel geçiş sürecinde halka vefamın bedelini hayatımla ödeyeceğim. Size hiç şüphe duymaksızın şunu söyleyebilirim ki milyonlarca Şililinin vicdanına ektiğimiz şeyler ortadan kaldırılamayacak. Bunlar güçlüdür ve bizi etkilemeye devam edecekler. Sosyal süreçler ne cinayet ne de kuvvetle durdurulabilirler.”

 

Pinochet 17 yıl iktidarda kaldı. Bu süreçteki resmi kayıp sayısı 40.018'dir. Bunlar mahkûm edilip işkence görenleri, ortadan kaldırılanları, idam edilenleri ve kaçırılanları içeriyor. 200.000'den fazla Şilili de sürgüne zorlandı.

 

 

7. 1976, Arjantin

 

1976-1983 arasındaki Kirli Savaş gözaltı ve işkence merkezleri, katliamlar, kadınların ve çocukların tecavüze uğraması ve kayıplarla dikkat çekti. Toplamda 30.000 kişinin öldürüldüğüne ve 13.000 kişinin kaybolduğuna inanılıyor.

 

Askeri bir cunta Başkan Isabel Peron'u 1976'da devirdi ve kısa bir süre sonra da Dışişleri Bakanı Cesar Guzzetti, New York Times'a göre Amerikan Dışişleri Bakanı Henry Kissenger'a ordunun “teröristleri” acımasızca ezdiğini söyleyecekti.

 

Kissenger şöyle cevap verdi:

 

“Eğer yapılması gereken şeyler varsa bunları çok çabuk yapmalısınız.” Ardından da ABD Kongresinin yardımını keseceği uyarısında bulundu.

 

Böylece Arjantin hükümetine solcu gerillalar, politik muhalifler ve muhalif zanlılar karşısındaki vahşi saldırılarına devam etmesi için ABD tarafından yeşil ışık yakılmış oldu.

 

 

8. 1980, El Salvador

 

ABD ordusu ve CIA üyelerinin El Salvador'daki ölüm mangalarının eylemlerini 30 yıldan fazla süre boyunca teşkilatlandırıp onları eğittiklerini ve finanse ettiklerini gösteren inkâr edilmesi mümkün olmayan deliller mevcuttur.

 

Ölüm Mangalarının sabık komutanlarından ve Salvador Ordusu komutanı olan Ricardo Castro, bir sorgulama kursunda tanıştığı ve istihbarat sağlamak için kendisiyle çalışma kararı aldığı El Salvador'daki CIA İstasyon Şefi Yardımcısı Frederic Brugger'dan aylık brifing aldığını ifşa etti. Castro ayrıca sivillerin Ordu tarafından büyük katliamlara uğradığını bildiğini söyledi.

 

1980'de ve hükümetin FLMN isyancıları karşısındaki savaşı boyunca CIA destekli ölüm mangaları Salvador halkını terörize ettiler. Kurtuluş Teolojisi bağlısı Başpiskopos Oscar Arnulfo Romero 1980 yılında vaaz verdiği esnada katledildi. ABD destekli iç savaş bittiğinde en az 75.000 kişinin öldürüldüğü ve binlercesinin sürüldüğü rapor edilmiştir.

 

 

9. 1989, Panama

 

20 Aralık 1989'da 27.000'den fazla Amerikan askeri Panama'yı işgal etti.

 

“Haklı Dava” adlı operasyon arkasında en az 3.000 ölü bıraktı. Çok sayıda tanığa göre isimsiz pek çok yanmış ceset sokaklara saçılmıştı.

 

Başkan George H. W. Bush önderliğindeki askeri işgal, küçük ülkenin kendi kanalı üzerindeki bağımsızlığını elde edişinin üzerinden 10 yıl geçtikten sonra gerçekleşmişti. 1979 yılına dek ABD'ye ait olan kanal, işgalden on gün sonra 1990 yılında kısmi olarak ve 2000'de de tamamen Panama kontrolüne girdi. Washington, Amerikan çıkarlarını kollayan bir hükümeti başa getirmek ve bölgedeki ABD hegemonyasını sürdürmek için daha önce de ekonomik yaptırımlar denemiş, hatta tam kapsamlı işgalinden önce başarısız bir askeri darbeye de girişmişti.

 

Kanal üzerindeki hâkimiyetin Amerikan çıkarlarına tam anlamıyla bağlı olmayan bir hükümetin eline geçme korkusu, ABD'ye birden bire “vahşi bir diktatör karşısındaki Panamalıları kurtarması” gerektiğini hatırlattı. Başkan Manuel Noriega aynı zamanda bir uyuşturucu kaçakçısıydı fakat CIA ile işbirliği yaparken onun bu faaliyetinden haberdar olan Washington, bundan ziyade Nikaragualı Sandinistlerle savaşmayı önemsiyordu.

 

Washington, 1988 yılına kadar Noriega'yı bölgedeki uyuşturucuyla mücadelesi nedeniyle birkaç kez övmüştü bile, üstelik suç eylemlerinin kaydının CIA tarafından 1972'den beri tutulmuş olmasına rağmen. Noam Chomsky 1993 yılında yazdığı “Sam Amca Aslında Ne İstiyor?” kitabında bunlara değinmişti.

 

 

10. Peru, 1990

 

Alberto Fujimori 1990 yılında başkan seçildi ve Vladimiro Montesinos'u Ulusal İstihbarat Başkanı olarak atadı. Montesinos hırsızlık, silah ve uyuşturucu kaçakçılığı gibi geniş bir yasadışı aktiviteler şebekesinin merkezinde yer alıyordu. Ardından yargılandı ve pek çok suçtan mahkûm edildi. Montesinos'un CIA ile güçlü bağlantıları vardı ve hükümetinin anti-terör faaliyetlerinin karşılığı olarak teşkilattan 10 milyon dolar aldığı söyleniyordu.

 

ABD Dışişleri Bakanlığının Peru hakkındaki 1997 tarihli insan hakları raporu, Montesino idaresindeki istihbarat teşkilatının elde ettiği ve politik muhalifler karşısında kullandığı büyük güçten bahsetmektedir. Tüm bu endişelere rağmen Fujimori rejimine yapılan Amerikan hükümeti ya da Amerikan lisanslı şirketlerin yaptığı silah satışları, 1998 yılında 4.42 milyon dolara vararak 1997 yılındaki 1.17 milyon dolarlık satışın yaklaşık 4 katına ulaşmıştı.

 

7 Nisan 2009 tarihinde üç yargıçlı bir mahkeme Fujimori'yi insan hakları ihlalleri yüzünden mahkûm etti ve “aleyhindeki iddiaların hiçbir rasyonel şüpheye yer bırakmaksızın kanıtlandığını” vurguladı. Ayrıca Grupo Colina adlı ölüm mangasına Kasım 1991 Barrios Altos ve Temmuz 1992 La Cantuta katliamı emrini vermekten ve diğer cinayetlerden suçlu bulundu.

 
Telesur / Global Research çeviri: Medya Şafak


solitiraz.com

 


Facebook'ta Sol İtiraz