29 Mart 2024 Cuma

Devrimci Yön

“Kültürel İktidar” ve Sol / Alper Erdik

“Kültürel İktidar” ve Sol / Alper Erdik
09 Nisan
10:10 2018

 

KÜLTÜREL İKTİDAR SAVAŞI, Y-CUMHURİYET ve BURAK SOYER ÜZERİNE

Aydın Engin’li, Ahmet İnsel’li (Yeni) Cumhuriyet gazetesinin Pazar adlı pazar ilavesinin 14. sayısının manşeti, “Kültürel İktidar Girdabı” idi. Tahmin edilecektir, manşetin sebebi, şu an Akp’nin genel başkanı olan kişinin, sıklıkla yinelediği ve elinden bir şey gelmediği için hayıflandığı; on altı yılda, ülkeyi yönetmekle kalmayıp tüm kurumları ile devleti dönüştürmeyi becerdikleri halde, kültür sanat alanında dişe dokunur bir mesafe kat edememelerine yönelik sözleriydi. Ekte, konuya ilişkin mini bir dosya, Göksel Aymaz ve Tayfun Atay’ın yazıları ile teşkil edilmiş. Her iki yazarın, güncel örnekler ve postmodernist düşünürlere atıflarla süsledikleri makaleler, bir gazete ilavesi düzeyinde yeterli; ancak, ben pek çok başlık gibi, Akp’ye vururken kullanılan argümanların ve bunların ele alınış biçimlerinin daha derinlikli bir bakışı hak ettiğini düşünüyorum.

Akp’nin politik ve buradan taşarak ekonomik alandaki gücü malum; henüz idrak edemeyenlerimiz olmakla birlikte, bu partinin herhangi bir sağ parti olmadığını biliyoruz, biliyorduk. Her alanda muktedir olmak isteyen, her yeni süreçte politika, yön değiştirebilen, müttefikini düşman, muarızını yoldaş yapabilen; siyaset teorisinde özgün bir tez olabilecek bir teşkilat var ortada. Neredeyse sağın bütün kesimlerini örgütleri altında birleştirmiş, yüzde kırkın üzerinde sabit oyu olan Akp; parayla ve güçle yapılabilen her şeyi yaptı; ancak kültür alanına, evet gerçekten, müdahale edemedi; bunun sıkıntısını yaşıyor ve telafi için TRT ve havuz medyası aracılığıyla her hafta yayınlattıkları dizilerin yapımcı ve oyuncu kadrosuna milyonlarca lira aktarıyor. Yine de olmuyor. Bizden dedikleri yazarların en iyisi İsmail Kılıçarslan’la Selahattin Yusuf gibi entelektüel görünümlü tetikçilerden, 28 Şubat’a yol açan şeriatçılardan ötesi olamıyor. Gazeteleri satılmıyor, çektirdikleri filmler çöplüğe atılıyor.

Şimdi bu, işin bir yönü. Kültür ve kültürel gibi, modernite karşıtlarınca ekonomi-politiğin virüsü haline getirilen kavramlarsa söz konusu olan, biraz daha dikkatli olmak gerekiyor. Kültürün, sadece endüstrisi tarafından üretilip satılan metalardan ibaret olmadığını hatırlamak lazım geliyor. Böyle bakınca, Akp’nin aslında, toplumsal sayılabilecek her mecrada bir avamlık, ucuzluk, paçozluk yarattığını; Mustafa Kemal’in en büyük eseri olan Türkiye Cumhuriyeti projesinin iflas ettirildiğini; hepimizin bu enkazın altında kaldığımızı görmek zor olmuyor.

Ancak Akp’nin lideri olan kişinin hayali, tam da düz anlamı ile önce popüler kültür üretimini ele geçirip sonra bunu kendi camiasından sanatçılarla bir üst seviyeye taşıyabilmek, dinsel referanslı bir yüksek kültür tesis edebilmek. Zira bu şahıs, şunu çok iyi biliyor ki, her çağırdığında yanında biten İbrahim Tatlıses, Seda Sayan, Hande Yener… ile falan bu iş olmaz. Canlı yayında rakı içen, yedi koca değiştiren, el kadar külotu ile klipçeken bu adam ve kadınlar, kendisini zerrece sevmiyor; ama kendisinden korkuyorlar. Bunların Akp seçmeni ile hiçbir organik bağları da yok zaten. Fakat genel başkan, en azından bütün ülkenin tanıdığı, bildiği kişilerle bir arada olarak herkesin sevdiği saydığı devlet adamı imajı yaratmaya çalışıyor. Bir an önce bir Fazıl Say’a, bir Rutkay Aziz’e, bir Yaşar Kemal’e, bir Genco Erkal’a ihtiyacı var; ama heyhat, Allah vermeyince vermiyor. Niyeyse artık, İslamcılardan sanatçı çıkmıyor.

Kültürel iktidar mevzuu ile ilgili, Varlık dergisinin, Eylül 2017 tarihli nüshasında güzel bir dosya yer aldı. Korkmaz Alemdar, Nilgün Tutal, Umur Bedir, Aydın Çam ve Emre Tansu Keten; konuyu akademik bağlamda ve farklı yönleri ile yorumladılar. Özellikle Tutal’ın seçmen tercihlerinin oluşumunda sosyo-ekonomik seviyenin belirleyiciliğini ele aldığı yazısı önemliydi. Zira parasal sermayesi ve maalesef buna binaen kültürel birikimi olmayan ailelerin sağa, özellikle de İslamcı partilere yönelimi bir tesadüf değil. Bu yoksunluk nedeniyle ve ailesi dolayımı ile erken yaşlarda bu kulvara giren gençlerin, ilerleyen yıllarda bu çemberi kırması da oldukça güç. Yani pozitif manada kültüre ve sanata dokunamayan ve zaten bu yüzden sağa meyleden bireylerin, sonrasında özgür yaratım eyleminde bulunması neredeyse olanaksız.

Cumhuriyet’in mini dosyasını destekler nitelikteki değinmeleri artırmaya lüzum yok herhalde. Bahsettiğimiz dilemmaları ile İslamcıları baş başa bırakır ve kendimiz için hazırladığımız iğneyi elimize alırsak…

Kendini solda gören, hadi sağda görmeyen diyelim, her kesim, benim söylediklerime karşı çıkmaz sanıyorum. Çünkü bu kültürel iktidar, solcuların son kalesi. Ne yaparlarsa yapsınlar, İslamcıların bu alanı kendilerinden alamayacağına inanıyorlar. Bununla birlikte, eğri oturup doğru konuşalım; solcu olma iddiasındaki sanatçılar, son on altı yılda kayda değer ne ürettiler acaba? Solcu yönetmen, Tekel direnişinin filmini çekmiyor; solcu yazar, ataması yapılmayan öğretmenlerin romanını yazmıyor; solcu müzisyen bir tane ücretsiz halk konseri vermiyor… Bu kültürel iktidar o halde ne işimize yarıyor? Bizim iktidarımız değil de, kitle endüstrisinin tam göbeğinde, güvenli bölgede yaşayıp ben ekmeğime bakarım diyenlerin iktidarı mı yoksa bu?

Dokuz yıl önce, yaşadığım şehre söyleşi için davet ettiğim bir edebiyatçının, telefondaki ilk görüşmemizde, benzin parasını ayarladınız mı, sorusunu duyduğum andaki hislere kapılıyorum, bu tartışmaları okuduğumda.

Yılmaz Güney’imiz yok, Ruhi Su’yumuz yok, Orhan Kemal’imiz yok; ama Ot dergimiz var, Can Yayınları’mız var, Koray Avcı’mız var… Nasıl bir iktidarsa artık.

Son olarak, şayet gözünü kültürel iktidara dikmiş bir politik irade varsa ve müstakbel cenge şimdiden hazırlanmak gerekliyse; biz bunu nasıl yapabiliriz? Ama her şeyden önce, biz kimiz? Mesela Cumhuriyet gazetesi hangi tarafta? Ekte adını gördüm ve gerçekten şaşırdım; İlhan Selçuk’un emaneti bu gazete, mücadeleye, Burak Soyer’le mi hazırlanıyor? KalemKahveKlavye adlı mecrada, geçtiğimiz yıl, “Okuyanı Zıvana’dan Çıkaran Bir Roman Üzerine Notlar” başlıklı yazı ile anlatmaya çalıştığımız; yalanlarını ve cinsel fantezilerini karıştırıp, editörleri kankası olduğu için, Doğan Kitabevi’nden oto-biyografik roman diye bastırabilen, üniversiteye kadar sadece iki kitap okuduğunu övünerek anlatan, romanında, “İstanbul’a attıracağım gözlerim kapalı.” diyen bir küfürbaz, yarı cahille mi kültürel iktidar mücadelesinde mevzi tutacak bu gazete ve diğerleri?

Alper Erdik

Solitiraz.com

 

Facebook'ta Sol İtiraz