29 Mart 2024 Cuma

Devrimci Yön

Maskeli Balo / Ünsal Çankaya

Maskeli Balo / Ünsal Çankaya
24 Nisan
00:00 2019

Oyun için, neşe için, eğlence için çok eskiden beri maskeli balolar yapılır da... Katılanlar sadece daveti düzenleyenler ve davetlilerdir. Birisi baloya maskeyle katılmışsa eğer, aynı yerde olanlar bilirler ki o maskenin altındaki yabancı değildir. O günün eğlencesine severek ve birlikte eğlenmenin zevkini yaşamak için katılan bir dosttur o maskenin gerisindeki.

Üniversiteye başladığımız yıllardı... Yeni Türkü grubu yenice kurulmuştu, fakültemize konuk olmuşlardı ve alt salonda çevrelemiştik onları dinlerken, hep bir ağızdan söylemiştik o şarkıyı...


"Tak etti canıma bu maskeli balo. Bu maskeli balo. Ve onun sahte yüzleri. "

Daha yaşımız neydi ki? Ne sahtelik görmüştük ve canımızı yakmıştı da böyle içten katılmıştık bilmiyorum. Belki 12 Eylül öncesinin o karanlık günleri ve ta o zaman başlayan bir fişlenme, takip ve kandırılma kaygısı. Ama doğruluğa özlem içimde bir ateştir eskiden beri. Yalanı sevmem, korkarım, yılandan bile korkmam, karşımdan geliyorsa... Gizlice sokmuyorsa beni.

Gerçekte kim olduğunu gizlemek...

Bu nasıl bir duygu acaba?

Yapan için?

Hastalıklı hissetmez mi kendini? Görev olarak mı görür bu sahteliği, çifte kimliği? Ürkmez mi kendinin yapabileceği kötülüklerden? Ürkmedikleri için mi kışkırtıcılık görevini kolayca yapıyorlar girdikleri kimlikte?

Yapmada hak gördüğü arkadaki düşüncesi her ne ise sadece bencilliktir. O ortamda bulunma hakkı olmadan, varmış gibi gösterip, olmayan bir hakkı kullanırken gizlenen iyi niyet değildir, gizleyen iyi niyetli değildir. Gizlenmek izlemek, fişlemek ve ihbar etmek için görev olarak verildiyse hele.

Ama öyle olmadan da kendini koruma, gizleme, zarar görmeme, kendini bambaşka gösterme amaçlarıyla birlikte var olabiliyor kimileri ve işte bu haldeki maskeli kimlik sahteliktir de sahteliğin ötesinde sadece bencilliktir, o kadar kesin ve net.

O bencilliği hak etmeyen her muhatap için o gizlenme, o bambaşka görünme büyük bir haksızlıktır.
Özetle kim olduğunu bilmediğiniz birisi size neden olduğunu bilmediğiniz şekilde o ortamda var olarak, yer alarak, hayatınızın bir parçası olarak ya da sadece izleyeni olarak gizlenmekle haksızlık yapar.

Gizlenmese aslında hiç o şekilde davranmayacaktır. Gizlenmese belki siz de aslında hiç öyle davranmayacaksınızdır. Bu gizlilik haksızlık yaratır. Kandırılmışlık kadar üzen çok şey vardır da kandırılmak arkadaşlıklarda, dostluklarda, ilişkilerde, ailede, toplumda aslında hiç beklenmediği için sonuç kırıcıdır.

Üzer bu insanı. Başında bilinmese de öğrenince, hissedince ve elbette ancak o zaman anlaşıldıysa en sonunda. Kandırılmışlık yaralar insanı. Paramparça eyler dünyayı. Maruz kalan için en başından en sonuna kadar bu sürecin bir tarafı olmak sadece haksızlığa uğramışlıktır.

Haksızlığa uğramışlık duygusu öfke yaratır.

Bu öfke sonuna kadar haklıdır.

Bağışlamaz muhatabını.

Gün gelir ve ip kopar. İnsan karşısındakine gerçekten inanma, güvenme ve onunla rahat hissetmek istediğinde kullandığı, sarıldığı, yaşam deneyimlerinden süzülmüş deyimler var ya onlara sarılır yine.

"Doğru dürüst ol, canımı ye!" der bir yandan...

“Yalancının mumu yatsıya kadar yanar!” der diğerinde.

Öte yandan "yalancının evi yanmış, kimse inanmamış!" der.

Saklanmak, gizlenmek namertlik...

Yol zorunlu olarak böyle sahteliklerle kesişir de belki... Nasıl olsa ortaya çıkar gerçeğin ta kendisi.

Doğrunun yalan ile yalancı ile namert ile işi olmaz.

Der ki doğru kendi yüreğine, "Geçme namert köprüsünden, koy aparsın su seni!"

Çünkü her balo sonunda biter... Maskeler çıkar, sırlar dökülür bir gün... Kimin kim olduğu bilinir.

Kimin aslında bir hiç olduğu da tarihin sayfasına yazılır o gün.

Ünsal Çankaya

SOLİTİRAZ.COM

Facebook'ta Sol İtiraz